20 Eylül 2007 Perşembe

DERDİMİ DÖKMEYE DİL YARELENİR

Bir nisan sabahı gelinliklerini giymiş ağaçların çiçeklerine dokunarak yolunuza revan olmuştum. Nisan ağaçların ve çiçeklerin yüzünde belirince etrafı cennete ait bir yağmur kokusu sarardı.

Patika yollardan geçerken yazgınızın içinde hoş bir sürpriz olarak karşınıza çıkacağım günü kollardım. Kuş cıvıltıları derin bir sessizlikle birleşip yerini sağanak yağmurlara bıraktığında evinizin önünde duran heykel bendim. Yağmurun toprakla buluştuğu an bende bir umudu yeşertmek için çırpınırdım.

Akşamlar kızıl bir ok gibi cıvıltıları dağıtırdı. El ayak kesilir, son otobüsler kalkar, evlerin ışıkları bir bir sönerdi. Sokağınızda yanan son lambanın altındaki sessizlik bendim. Bir per-i suret olmuştunuz. Dokunsam sanki büyüsü bozulacaktı hayalinizin. Nihavent bir şarkıydı sizi terennüm etmek.

Bir nisan sabahı dili lal olmuş şair olarak çıkmıştım karşınıza. Güllere baktım, gökyüzüne baktım. İncecik busesi ile yağmura baktım. O an kelime her şeydi. Her şey bir şarkı ve kelimeydi. Sanki bir aşk manifestosunu ilan edecek gibi gözlerinize bakıp, kütüphanenin yerini sorduğumda kendime güldüğümü nereden bileceksiniz.


Baharı, nisanı ve sizi sonsuz bir şiir olarak bilmemin nedenini kırçiçekleri bilebilir ancak. Nisan yeryüzünü dirilişe çağırırken, gözlerinizdeki tebessümü kalbimde büyütüyordu. Bir bakış aşk evreninde nasıl bir anlama sahip olabilir?

Bir bakış varlık ve yokluk arasındaki uçurumu, ölmekle kalmak arasındaki umudu anlatan en derin kalp dilidir. Bakışlarınızda insana huzur ve esenlik veren bir eda vardı. Sonsuz aşinalığın, varolmanın ve sevginin kristal yansıması görülürdü gözlerinizde.

"Aşkın aşıklar öldürür, aşk denizine daldırır..."

Güneş eteklerini toplarken akşamüstleri, ben geçtiğiniz yollarda bir başıma yürürdüm. Ansızın başlayan sağanak yağmurlardan herkes sağa sola kaçışırken, ben ellerinizde gördüğüm zarafete kapılıp sırılsıklam ıslanırdım.

Sokaklar bir aşk senfonisi ile yankılanır, sabahlar başka bir dünyanın eşiğine açılırdı. Bir kadına inanmanın derin mutluluğu ile yeryüzü şenlenirdi. Aşk, yaşama sevincinin en latif ve en berrak kaynağı değil mi? Bir kadına inanmanın öyküsünü hangi nihavent şarkı anlatabilir? Şarkılar seni söylediği zaman güzeldir.

Bir bahar akşamıydı... Mahçup bir ayışığına yansımıştı aşk. O ay ışığında bütün dertler anlamını yitirirdi. Köşe başından süzülerek evinize yürüyordunuz. Gözleriniz lirik, sarışın ve romantik bir heykele takılmıştı.

Konuşsa, mutluluğun dar kapısı açılacak ve nisan göklerden müjde olarak ağacaktı. Kelimeler şarkılara karıştı. Sokağın sonunda ufka karıştığınızda söyleyeceklerimi nisan yağmurlarına söylemiştim:

"Baktığım her yerde sen varsın. Öylesine aşikarsın ki, seni hayal etmek ne mümkün. Üzerinde hep o tatlı tavırla uzaktan bakıyorsun. Ne sana dokunmak mümkün, ne de senden uzaklaşmak...

Aşk seninle en güzel anlamını buluyor. Bakınca gözlerine kaybolup gidiyorum. Bu kayboluş benim en güzel yola koyuluşum oluyor."

"Sen kimbilir rüzgarlı eteklerinle
kimbilir Hangi iklimdesin
Ben sensiz bu sessizlikte
Deliler gibiyim sensiz
Bu sessizlikte..."

Faruk YAZAR
2006 BAHAR

1 yorum:

drogo dedi ki...

Sırtını bir dağın menevişine yaslayınca, ya denize düşen bir yağmur damlasına dönüşür kalp, ya kalbe düşen bir denize dönüşür aşk. Faruk Bey, her iki ihtimali de yokluyor kalemi tuttuğunda. Fark şu ki, Faruk Bey için üçüncü bir ihtimal mevcut: dillenince kelimeler, dîl ikrar eder nesebini.