19 Eylül 2007 Çarşamba

TÜRKİYE’DEN DÜNYAYA MARKA VİZYONU

Marka olmak için ne yapmalı? Global bir marka olmak çok mu zor? Bölgesel bir marka olmak daha mı avantajlı? Günümüz Pazarlama çağında işletmeler bu sorulara daha fazla zaman ayırmaya başladı. Yerel ve global pazarlarda rekabet artmakta ve pazarlar gittikçe tek tipleşmekte. Bu durumda “farklılaşmak” ve avantaj sağlamak için marka gündeme gelmektedir. Markalaşma yoğunlaşan rekabet ortamında bir ihtiyaç olarak doğmuştu. Giderek mal üretiminin bütüne bakıldığında çok önemli olmadığı, asıl önemli konunun ürünün imajı olduğu anlaşıldı. Aynı kalite ve standartlara sahip bir ürünün diğer ürünlerden daha fazla bir fiyata satılması markayı artan bir değer haline getiriyordu.

Eskiden üreticiler “ne üretirsek satarız” düşüncesindeydiler. Üretici az olduğu için arz talebi karşılamaya anca yetiyordu. Zamanla ürünlerini satmakta zorlanan işletmeler satışları arttırmak için “pazarlamaya” önem vermeye başladılar. Daha sonra tüketici ihtiyaçlarını dikkate alan, ve tüketicilere kalite, standart, fiyat gibi unsurlarda tutarlı davranılan, bunların yanı sıra duygulara hitap edilen bir döneme girildi. Bu döneme “marka” dönemi de diyebiliriz. Firmalar imaj oluşturarak, katma değer yaratıp daha fazla kar sağlanacağını gördü. Günümüz pazarlarında artık markanın sözü geçmektedir.

“MARKA OLUŞTURMANIN TEMELLERİ

”Markalaşma planlı, uzun vadeli bir inşa sürecinin sonunda oluşan yapıdır. Marka inşa süreci; “pazar ve rekabet analizi, ürün geliştirme, konumlandırma, tanıtım, dağıtım, promosyon, müşteri ilişkileri, başarı ölçütleri ve genişleme politikalarını izleyen bir süreci ifade eder.” (Güven Borça/söyleşiler
http://www.markam.biz/) Jack Trout’a göre, “başarılı bir marka yaratmanın sırrı farklılaştırma ve konumlandırmadadır.” Artık ürün ve hizmetlerinizde, tüketicinin zihninde açabildiğiniz bir pencereden seslenmeniz gerekmektedir. Markanızı öyle konumlandıracaksınız ki, rakiplerden hem farklılaşacaksınız, hem de net bir vaadiniz olacak. Kuşkusuz teknoloji ve iletişimdeki her gelişme iş yapma biçimlerinde “yenileşmeyi” zorunlu kılmaktadır.
Tüketiciler yoğunlaşan ticari mesajlara karşı tepki vermekte seçici olmaya başlıyorlar. Yani tüm gelişmelerle birlikte tüketicilerde daha bilinçli ve seçici olma eğilimindeler. Bu durumda ürün ve hizmetlerin, tutarlı bir politika izlemesi, bütünleşik ve düzenli bir iletişimin yapılması gerekmektedir. Ürünlerin somut özellikleri “farklılaşmak” için yeterli değildir. Bunun için markanın soyut özellikleri ön plana çıkmaktadır. Tüketiciler üzerinde oluşturulan imajlar ve geliştirilen itibar farklılaştırmada öne çıkmaktadır.

“YERELLİKTEN GLOBALLİĞE MARKALAR”

Global bir marka olmak uzun ve pahalı bir süreçtir. Bunun için yerelden/ülkeden ülkelere doğru bir eksen üzerinden yola koyulmak gereklidir. Kendi pazarında gücünü pekiştirmemiş bir marka dış pazarlarda çeşitli sıkıntılarla karşılaşabilir. Yerel ölçekte marka gücünü kanıtladıktan sonra stratejik bir açılımla global adımlara yönelmelidir. Dış pazarlarda markanın tanınırlılığı sağlaması için yaratıcı reklam kampanyaları ile düzenli iletişim kurulması gerekmektedir.

Marka Danışmanı Jim Dion’a göre, bir marka önce kendi yerel pazarında güçlenir, ardından paranız olunca diğer pazarlarda reklam yapmaya başlarsınız. Ve markanız globalleşmeye başlar. Global bir marka olmak için düzenli olarak diğer ülkelerde marka bilinirliği oluşturmak ve bunun içinde yatırım yapmanız gerekmektedir.” Markanın ait olduğu kültürel özellikler, aynı zamanda o markayı dünyaya taşıyacak bir imkandır. Bunun için yerel pazarda tutunmuş ve kendini geliştirip global bir vizyona sahip olmuş markalar, dünya markası olma yolunda emin adımlarla yürürler.

İtalyan mutfağının spagettisi bu gün tüm dünya’da kabul görmektedir. İtalyan mutfağının dünyaya yayılmasında İtalyanların kendi değerlerine/markalarına sahip çıkmaları ve kendi markalarının misyonerliğini yapmaları onları başarıya götürmüştür. Türk markaları bu noktada yerel ölçekten çıkmakta pek başarılı görünmüyor. Türk mutfağının “İskender Kebabı, Konya Bölgesindeki etliekmek gibi ürünlerin marka olmuş ürünlerden kalır yanları yok. Pekala bilinçli bir çalışmayla belli başlı ürünlerimiz dünya mutfaklarında yer alabilir.

Global marka vizyonu pek çok ürüne farklılaştırma avantajı sağlamaktadır. Henüz global bir marka olmasanız bile vizyonunuzu bu şekilde belirlediğiniz zaman yerel ölçekte Pazar pozisyonunuzu ve rekabet avantajınızı yükseltme imkanını yakalamanız olasıdır. “Global düşün, yerel hareket et” deyimi bile bir vizyonu ifade etmektedir.
Global markalar yeni pazarlara açılacağı zaman yerel tüm unsurları dikkate almaktadır. O bölgenin kültürü, demografik ve sosyo ekonomik yapısına göre yerel bir strateji izlemektedirler. Zaten global bir oyuncu olmanın gereği de, bölgesinde güçlü, dışarıda esnek ve uyarlanabilir (kültürel, sosyo ekonomik ortama göre hareket etmek/ Coca Cola’nın Türkiye’deki ramazan kampanyası örneğindeki gibi) olmaktır.

Global bir marka olma yolculuğunda ürününüzle birlikte ait olduğunuz kültür ve ülke imajı da markanın peşinden gelmektedir. İstediğiniz kadar çok değerli marka özelliklerine sahip olun, ait olduğunuz ülke olumsuz algılamalara sahipse global bir oyuncu olmanız pek mümkün olmaz. Markalar ülkelerin ekonomik gücünün de simgesidir.
Bugün dünya çapında marka olmuş ürün ve hizmetler çok büyük bir kar marjı oluşturmaktadır. Sadece Coca Cola’nın marka değeri 70.45 milyar dolar, Microsoft’un ise, 65.17 milyar dolardır. Markayı aynı zamanda bir zenginlik olarak ele aldığımızda hangi ülkenin ne durumda olduğu da açıklık kazanıyor. Belli başlı dünya markaları G7 ülkelerine ait. Diğer ülkeler ya büyük markalara fason üretim yapmakta ya da da noname (markasız) ürün olarak faaliyet göstermektedirler.

“TÜRKİYE’DE MARKALAŞMA”

Son zamanlarda Türkiye’de markalaşma konusunda önemli gelişmeler yaşanmakta. Beko, Vestel, Teba, Mavi jeans, Zeki Triko, Colins gibi Türk markaları dış pazarlarda adından söz ettirmeye başladı. Türkiye’nin sanayileşmeye geç başlaması diğer rakip ülkelerle arasının açılmasına yol açtı. Bazı uzmanlara göre Türkiye sanayileşmiş ülkelerden en az elli yıl geride. Bu durumda Türk girişimcilerinden aşırı beklentiler içinde olmamak gereklidir. Türkiye genel olarak bir atölye ülkesi imajı vermektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan sanayimiz fason üretimle çalışmaktadır. Yine Türk sanayisinin en önemli özelliklerinden biriside gelişen teknolojiye hızla ayak uydurabilmesidir.

Markalaşma aşama aşama kaydedilen bir gelişmedir. Gelişmiş sanayilere entegrasyon süreci ve global pazarın baskıları, yoğunlaşan rekabet pazarlamanın ve marka olmanın gerekliliğini eskiye oranla daha fazla hissettiriyor. Bu durumda özellikle tekstil ve beyaz eşyada markalaşmanın önemini anlamış firmalar, diğer sektör ve firmalara öncülük etmekteler. Kısa vadede fason üretimden markalı ürünlere geçmemiz zor görünüyor. Türkiye’deki ekonomik koşullar ve işletme maliyetleri, pazarlama reklam maliyetlerinin ağırlığı dolayısıyla girişimcileri daha karlı olan fasonculuğa yönlendiriyor. Marka olmak uzun vadeli bir süreci içerdiğinden günü birlik kazançlarda firmalara daha karlı gelmektedir. İstikrara kavuşmuş bir ekonomi ile bilinçlenmiş ve pazarlamanın önemini kavramış müteşebbisler önümüzdeki dönemde markaya daha fazla yatırım yapacaklardır.

“DÜNYA MARKASI VİZYONU”

Vizyon ve öngörü sahibi olmak “dünya markası” iddiasını taşıyan markaların en önemli özellikleridir. Markanın arkasında yatan bazı değerler vardır. Bu değerler; tüketicilere sağlanan katma değer ile duygusal fayda ve sosyal sorumluluk gibi unsurlardır. Marka bir ürün ve hizmet olmanın yanı sıra bir kültür, yaşam tarzı, statü ve duygusal bağları da kapsayan bir bütünü ifade etmektedir. Bu yüzden tüketici ile kurulan ilişkinin stratejik, tutarlı ve doğru olması gerekmektedir.

Coca Cola dünyanın en çok satan ürünlerinden birisi olmasına rağmen, tüketicilerle tutarlı ve sürekli bir ilişki içindedir. Bu yüzden talebi canlı ve sadık bir pozisyonda koruyabiliyor. Büyük markalar “fark yaratan değeri” iletişimle kuruyor. Özellikle son yıllarda iletişim pazarlamada dönüştürücü bir rolü üstlendi. Doğru bir stratejik planlama ile kurulacak doğru bir iletişim hedef kitle ile bütünleşmeyi sağlıyor. Bazı Türk markaları da son yıllarda pazarlama iletişimi alanında hatırı sayılır çabalar gösteriyor. Bu çabaların global pazarlara açılabilmesi için ölçek büyütmek ve güçlü bir finansmana sahip olmak gerekiyor. Henüz tüm dünyada reklam kampanyaları ile yer alamıyoruz. Fakat Türk markaları “yaratıcı iletişimle” tüm dünyada olmasa bile bölgesel olarak güçlü markalar haline gelecektir. Türk müteşebbisinin tüm engelleri aşarak dünya çapında markalar çıkartacağı umudunu taşımak, artık eskisi kadar zor değil.

Faruk YAZAR
Halkla İlişkiler Uzmanı

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Paylaşımlarınız işimizi gördü ve sık sık bloğunuzu takip etmeye başladık.Asp tasarim firması olarak paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz.