17 Mart 2008 Pazartesi

Media Markt Reklam ve Kriz İletişimi Analizi

A- ANALİZİN ÇERÇEVESİ
1979 yılında ilk mağazasını Almanya'nın Münih kentinde açan Media Markt, Avrupa'nın en büyük elektromarket zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Media Markt Grup, 2006 yılında 15,2 milyar Euro'luk cirosu ile Avrupa'nın en büyük, dünyanın ise iki numaralı elektronik perakendecisi konumunda. Türkiye'de ilk mağazasını 25 Eylül'de İstanbul Ümraniye'de açan Media Markt, Türkiye pazarına girdikten kısa bir süre sonra 3 ayda 3. mağazasını açtı. Bu mağazaların toplam alanı 15 bin metrekareye ulaştı.

Alman Metro Gruba Bağlı Avrupa'nın en büyük elektronik market zinciri Media Markt, tüketici elektroniği pazarlarına agresif bir pazarlama stratejisi ile ses getirecek şekilde giriyor. Girdiği pazarlarda "olay" açılışlarla ve çok cazip uzuz ürünlerle kendinden söz ettiriyor. Media Markt, Türkiye ile birlikte 15 ülkede 600 mağaza ile faaliyet gösteriyor.Media Markt, kurduğu mağazalarda çok büyük bir alanda, geniş ürün yelpazesi ve düşük fiyatlarla ürünlerini satışa sunuyor.Teknoloji marketleri kavramı Türkiye'de 2000'lerde ortaya çıktı. Büyük teknoloji mağazaları son bir iki yıldır hızlı bir gelişme içinde.

Media Markt,'ın Türkiye pazarına girmesi, tüketici elektroniğinde önemli gelişmelere neden oldu. Tüketici elektroniği pazarı genişlerken artan rekabetle birlikte fiyatlarda ucuzladı. Tüketicilerin elektronik eşya alma alışkanlığında değişmeler görüldü. Artık tüketiciler büyük elektronik mağazaların kapısında ucuz ürün alabilmek için sıraya girmeye başladı.

1. REKLAM KAMPANYASI
Media Markt'ın reklam çalışmaları, grup bünyesinde bulunan Red blue isimli reklam ajansı tarafından kreatif hazırlanıyor ve daha sonra lokal ajanslar devreye sokularak kampanya yürütülüyor. Media Markt, reklam İçeriklerini merkezde hazırladıktan sonra uygulamayı lokal ajanslara yaptırıyor. Reklam kampanyalarının konseptini "ses getirmek" üzerine kuruyor.
Media Markt, girdiği yeni pazarlara oyunun kurallarını değiştirmek ve ezber bozmak için girdiğini belirtiyor ve şirket stratejisini buna göre oluşturuyor. Türkiye pazarına girerken de elektronik pazarın hiç alışık olmadığı agresif bir pazarlama stratejisi ile giren Media Markt, çarpıcı bilbord reklamları, insertler, basın ilanları ve 'daha ucuza yok' sloganı ile gürültülü bir giriş yaptı.

1.1. Reklam kampanyasının strateji boyutu:
Media Markt'ın reklam stratejisi, "eprili birüslupla dikkat çekici olmak üzerine kurulan bir yaklaşıma sahip. Strateji ezber bozma üzerine kurulu olunca mesajlarda tüketicide büyük bir etki yaratıyor. Reklam mesajlarının çok konuşulması ve tartışma yaratması, mağaza açılışında büyük bir izdiham yaşanması bütünüyle temel stratejinin bir parçası olarak yer alıyor. Media Markt'ın ezber bozma stratejisi diğer oyuncuları da etkileyerek rekabetin yapısında değişikliklere neden oldu.

Elektronik eşya pazarında büyük bir hareketlilik sağladı. Rakiplerin reklam kampanyalarını da agresifleştirerek, kendi stratejisinin doğruluğunu test etti. Daha önce tüketici ile sakin bir iletişim içerisinde olan elektronik mağazaları, yeni oyuncuya ofansif bir karşılık vermeye çalıştılar. Media Markt'ın reklam kampanyası ile agresifleşen mağazalar bu tutumlarını sürdüremediler.

1.2. Reklam kampanyasının mesaj boyutu: Media Markt İstanbul Mağazası'nın açılışındakullandığı mesajlar çok tartışıldı. Özellikle reklamlarda kullandığı sloganlar alışılagelmiş mesajlardan çok farklı bir özellik taşıyordu.

"25 Eylül'den itibaren sende Hans ve Helga gibi ucuza alman mı?", "Bu kadar zevksiz Almanlar nasıl bu kadar çok aleti alabiliyor?", "25 Eylül'den itibaren tıpkı Nataşalar gibi en çekici aletleri aynı çatı altında bulacaksınız"

ilk bakıldığında bu mesajlara olumsuz tepkilerin verilmesi oldukça normal. Mesajlarda bazı milletlere göndermeler yapılıyor, Cinsel çağrışımlarla Türk erkeklerin bilinçaltlarına sesleniyor. İletişimde bulunulan toplumun kültürel kalıpları çok önemli bir unsurdur. Bu kalıpları zorlayıcı mesajların kabul görmesi oldukça zordur. Media Markt'ın bu anlamda Türk toplumunun muhafazakar yapısına ters gelecek mesajlarla ve kültürel kalıpları rencide etme tehlikesine rağmen, önemli ölçüde başarı sağlamıştır.

Media Markt'ın İstanbul Mağazasının açılışı için yaptığı kampanya karmaşık ve gürültülü bir yapı arz ediyordu. Açılış yaklaştıkça mesajların dozu giderek arttı ve ucuzluğun etkisi ile büyük bir izdiham yaşandı. Media Markt'ın kullandığı sloganlar Türk kültür ve değerlerine ters olmasına rağmen sınırlı bir tepki verilmesi altı çizilmesi gereken bir konudur. Kampanyaya yönelik tepkiler daha çok fiyat tartışmaları boyutunda sürerken, zamanla bu yeni stratejiye tüketicilerinde alıştığı gözleniyor.

1.3. Tüketici boyutu: Türkiye'de elektronik pazarının 10 yıllık bir geçmişi var. Elektronik pazarı yabancı zincirlerin girmesi ile ivme kazandı. En son Media Markt'ın girişi ile bu pazarda büyük bir hareketlilik yaşandı. Tüketicilerde de elektronik eşyayı büyük Elektronik mağazalarından alma alışkanlığı başladı. Ürünlerde marka ve fiyat garantisi veren ve üstelik aynı ürünün daha ucuzunu bulana aradaki fiyat farkını ödeyeceğini söyleyen Media Markt, rekabeti arttırıcı bir faktör oldu. Bu durum en çok tüketicilere yaradı. Reklam mesajlarının rencide edici diline tüketiciler fazla aldırmadı. Bu resmin bütününü görmeye yeterli bir gösterge değildir. Tüketiciler pragmatik davranarak ucuzluğa odaklanmıştı. Media Markt'ın açılıştan sonra yapacağı kampanyalar bu noktada belirleyici olacaktır. Aynı tonda mesajları çeşitli zamanlarda kullanması halinde tüketicilerin tepkileri daha farklı olabilir.

2. AÇILIŞ İZDİHAMI ve KRİZ İLETİŞİMİ
Media Markt, İstanbul Mağazasının açılışı için yürüttüğü reklam kampanyası çok etkili oldu. Media Markt, açılıştan bir gün önce mağazada bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısının ardından medyada çıkan haberler şu şekilde oldu: 'Media Markt'ın ilk mağazası Ümraniye'de', 'Avrupa'nın ilk elektromarketi Media Markt Türkiye pazarında', 'Tekno Türkiye', 'Elektronikte 'en ucuz' biziz rekabeti', 'Elektronik ürün pazarında büyük kapışma'

Reklam Kampanyası ve basın toplantısı ile büyük bir beklenti yaratan Media Markt, açılış günü izdiham yaşadı. Ucuz elektronik eşya almak için insanlar geceden kuyruğa girip, ezilme tehlikesi altında, sıkıntılı bir şekilde ürün almaya çalıştılar.

Açılışta yaşanan izdiham medyaya şu şekilde yansıdı: 'Teknoyağma"Ucuzluğa hücum" Tüketim çılgınlığı "Promosyon çılgınlığı' 'Plazma izdihamı' 'Ucuz elektronik izdihamı' 'Tüketerek tükeniyoruz' 'Mağazadaki mallar kapanın elinde kaldı'...

Reklam kampanyası ile yaratılan beklenti sonucunda oluşan izdiham, Media Markt'ın izlediği stratejinin bir ürünüydü. İzdihamın medyada bulduğu yankı ise, uzun vadede Media Markt'ın tüketici nezdindeki imajını olumsuz etkileyeceğe benziyor. İzdihamın nedeni ile arbede yaşandı. İnsanlar ezilme tehlikesi geçirdi.

Media Markt'ın bunun karşısında yaptığı açıklamada, "Sabah saatlerinde uzun kuyruklar halinde mağaza kapısının önünde bekleyen binlerce kişi, açılışla birlikte kampanya ürünlerinin bulunduğu reyonlara yöneldi ve kampanya kapsamındaki tüm ürünler ilk bir kaç saat içerisinde tükendi" denildi. Daha sonra tüketicilerin ürünler bittiği halde saatlerce mağaza önünde beklediği görüldü.

Özellikle ürünlerin birkaç saat içinde tükenmesi aşırı bir şekilde güdülenen tüketicide hayal kırıklı yaşattı. İzdiham esnasında çıkan arbede günlerce konuşulacak görüntülere neden oldu. Medyada açılışla ilgili haberler çok olumsuz yansıdı. Kurumdan yapılan açıklamada stokların bu kadar çabuk tükeneceğinin öngörülemediği söylendi. 31 Ekim 2007'de Media Markt'ın düzenlediği basın toplantısında yeni açılacak diğer mağazalarda bu tür izdihamların olmaması için önlemler alındığı belirtildi.

Eskişehir Mağazasının açılışında izdiham yaşanmadı ama yine uzun ve çileli bir kuyruk oluştu. Yine aynı basın toplantısında, yeni izdihamların yaşanmayacağı mesajını verilirken, reklamlarda kullanılan mesajların toplumdaki yansımaları üzerinde durulmadı. Yeni pazarlara girerken komik olmaya çalışıyoruz, bunu yaparken de etik değerlere önem veriyoruz diyen Media Markt Türkiye Genel Müdürü Mustafa Altındağ, İstanbul ve Eskişehir Mağazalarının açılışında yürüttükleri kampanya ile tepki çekmişlerdi.

Pazarlama iletişimi açısından mesajların tutarlı olması çok önemli bir konudur. Media Markt'ın mesajlarında agresif dilde bir tutarlılık sözkonusudur. Ancak, etik değerlere saygılı olmak konusunda aynı başarıyı sergileyemediği için Media Markt, bir söylem çelişkisi içindedir. Media Markt, açılış günü yeterli stok ve güvenlik tedbirlerinin alınmaması ile oluşan izdihamı karşısında tüketicilerden özür dilemesi gerekirken, tüketicilerin gösterdiği ilgiye teşekkür etmekle yetindi.
Daha sonra yapılan açıklamalarda ise, yeni mağazaların açılışında bu izdihamların tekrarlanmayacağı dile getirildi.

Media Markt, İstanbul mağazasının açılışını ve yaşananları bir "event" olarak gördüğü için bu event'in olay olması, medyada geniş bir şekilde olumsuz haberlerle yer almasına rağmen başarısızlık olarak değerlendirilmedi.

B. DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Media Markt'ın İstanbul mağazasının açılışı agresif bir kampanya ile duyuruldu. Reklamlarda kullanılan mesajlar Türk toplumunun kültürel değerlerine aykırı nitelikler taşıyordu. Reklam stratejisi ses getirme üzerine kurulduğu için bu mesaj tüketicilerde belli bir dikkat oluşturdu. Açılışta yaşanan olumsuzluklar ve alınması gereken tedbirlerin yeteri kadar alınmaması kamuoyunda olumsuz bir imaj oluşturdu.

Şirketin olaylı açılışları ses getirmek adına planlı programlı bir şekilde yürüttüğü bilinmektedir. Fakat bu olaylı açılışlar kolaylıkla kontrolden çıkıp vahim sonuçlar doğurma riski taşımaktadır. Açılış elektronik pazarında ezber bozdu denilebilir. Fakat tüketicilerin yaşadıkları sıkıntılar haberlere çok olumsuz yansıdı. Bu da halkla ilişkiler açısından olumsuz bir performans göstergesidir.

Media Markt'ın reklam kampanyası örneğinde pazarlama iletişimi kurallarını alt üst eden sonuçlar oldu. Tüketiciye agresif bir dille seslenen, onun kültürel değerlerini rencide eden bir dil kullanmasına rağmen tüketiciden büyük bir tepki gelmedi. Rakipler de fiyatlara odaklanıp Sanayi Bakanlığı'na şikayette bulundu. Kısa vadede Media Markt'ın pazara giriş stratejisi başarılı bulunsa da orta ve uzun vadede halkla ilişkiler açısından ciddi riskler taşımaktadır.

Açılış esnasında yaşanan olaylar karşısında Media Markt'ın basın açıklamalarında olumsuzluklardan kendisini sorumlu tutmuyormuş gibi bir yaklaşım içerisinde olması kriz iletişimi açısından doğru bir yaklaşım değildir. Media Markt yetkilileri, yerel ve etik değerlere önem verdiklerini söylemelerine rağmen toplumsal değerleri rencide eden bir dil kullanmaları çelişki oluşturmaktadır.

Media Markt'ın şirket stratejisinin, diğer ülkelerde aynı şekilde kullanılması ve istenilen sonuca ulaştırması açısından başarılıdır. Stratejinin yapısından kaynaklanan, yerel değerlerle ters düşme riski, potansiyel krizler taşımaktadır. İstanbul mağazasının olaylı bir şekilde açılması kamuoyunda oluşturduğu algı açısından olumsuz bir imaja sahip. Agresif iletişim dilinin olumlu bir hatta doğru bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu aşamadan sonra yapılacak iletişim çalışmaları daha fazla önem taşımaktadır.

Faruk YAZAR
HALKLA İLİŞKİLER UZMANI
(21 Ocak 2008)

4 Mart 2008 Salı

TUNCAY ÖZKAN: BİR MEDYA FİGÜRÜNÜN POLİTİK ÖZNE OLMA ARAYIŞI

Medya aktörlerinin siyasetle olan ilişkileri, medyaya olan ‘güvensizliğin’ en önemli nedenlerinden birisi olmuştur. Türkiye’de medya ve siyasetin iç içe olması, hatta medyanın siyaseti belirlemede etkin rol oynaması toplumsal olayları çözümlerken dikkate alınmalıdır.

Medyanın kamuoyuna olan sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiği, her zaman tartışma konusu olmuştur. Türkiye mevzubahis olduğunda, sorumluluk kavramından bahsetmek bir hayli güç. Siyaseti doğrudan yönlendirmeye soyunan, toplum mühendisliği yapan bir medya, Kamuoyunu aydınlatma vazifesinde tarafsızlık ilkesini nasıl gözetebilir?

Türkiye’de 2002 seçimleri ile yeni bir döneme girildi. Yeni dönemin konjonktürü, siyaseti bir merkez etrafında topladı. Merkezde odaklanan siyasetin muhalefet ekseni ‘naif’ ve başarısız bir performans gösterdi. Bunun sonucu olarak sol muhalefet yeni arayışlar içine girdi. Türkiye’deki solun karakterinde de ilginç değişimler yaşandı. Küreselleşme dalgasına karşı ulusal sol söylemi ortaya çıktı.

Ulusalcılık kavramsallaştırması ile yeni bir milliyetçilik tarzı türetildi. Bu yeni milliyetçilik söylemi topluma, Türkiye’nin 1919 şartlarında olduğu korkusunu yayıyordu. Bu korku siyasetinin önde gelen figürleri de medya ve emekli askerler arasından çıktı.

Tüm bu süreçleri ve gelişmeleri çok yönlü bir sosyolojik okumaya tabi tutabiliriz fakat burada medyanın tutumu üzerinden bazı toplumsal aktörlere daha yakından bakmaya çalışacağız

Ak Partinin ekonomi ve dış politikada gösterdiği başarılı performans Türkiye’deki siyasetin dokusunda çeşitli etkilere yol açtı. Bunlardan en önemlisi CHP’nin marjinalleşmesi ve AK Parti politikalarına alternatif bir politik dil ve söylem geliştirememesidir. Bunun sonucunda CHP’nin bıraktığı boşluğu doldurmak isteyen yeni oluşumlar gündeme geldi.

Sol muhalefetteki eksikliği gidermeyi düşünenlerden birisi de Gazeteci Tuncay Özkan oldu. Medya yöneticiliğinden miting alanlarına oradan da siyasete yönelen Tuncay Özkan, ‘medya ve ‘etik’ tartışmalarına yeni bir boyut katacağa benziyor. Kamuoyu bu ismi miting alanlarındaki ateşli konuşmaları ile daha fazla duymaya başladı.

Kanaltürk televizyonunda sürekli boy gösteren Tuncay Özkan, ulusalcılık söyleminin ilginç figürlerinden birisi haline geldi. Bir medya figürünün siyaset aktörlüğüne soyunup politika yapması arızi bir durumdur. Özellikle toplumsal kutuplaşmanın önemli bir aktörü haline gelmesi dikkat çekici bir olgudur.

Türkiye’de ulusalcı hareketin nasıl bir savrulmanın içinde olduğu Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ve Ergenekon gibi oluşumların faaliyetleri ile açıklık kazanmaktadır. Tuncay Özkan bu resmin içinde ‘kritik’ bir yer işgal etmektedir. Büyük şehirlerde düzenlediği mitinglerle yaptığı konuşmalar, psikolojik harp yöntemlerini çağrıştırmaktadır. Özkan’ın konuşmaları propaganda ağırlıklı, sloganik, içeriksiz, bilinçaltına seslenen bir tonda, semboller üzerinden bir politika üretme çabası olarak değerlendirilebilir.

Tuncay Özkan’ın politik özne olma arayışı aslında bir ‘show’ dan öteye geçemeyecek bir macera olarak kendini gösteriyor.
Kitleleri etkilemek, kışkırtmak, yönlendirmek için meydanlarda topluma manipülatif bir show yapıyor. Gerçeğin yerine geçmeye çalışan bir simülakr olarak Türkiye’deki medya tartışmalarında her zaman dikkat çekecek bir figür olacaktır.

Tuncay Özkan, 17 milyon dolarının olduğunu ve bunu bir ideal uğruna kanaltürk’e yatırdığını söylüyor. Bu kadar parayı nereden ve nasıl bulduğu çok tartışılmıştı. Özkan’ın ideali yoksa toplumsal refleksleri negatif bir şekilde geliştirmek ve demokrasiye müdahale ortamının oluşturulmasını sağlamak olmasın?

Tuncay Özkan’ın, Cumhuriyet Halk partisi içinde siyasete soyunmak istediği ve olumsuz bir karşılık bulunca parti kurma arayışı içine girdiği bilinmektedir. Yöneticisi olduğu medya vasıtası ile hem siyaset yapıyor, hem de kitleleri sokaklara taşıyarak toplumsal kutuplaşmayı körüklüyor.

Özkan’ın siyasetin içinde yer almak istemesi normal görünebilir. Fakat bunu tehlikeli bir toplum mühendisliği ile yapmaya çalışması çok manidardır. Tuncay Özkan, bir anchorman tarzı ile siyaset yapmaya çalışıyor. Bunu yaparken de kitleleri nereye sürüklediğinin farkında değil. Salt propaganda ve eleştiri ile siyasette alan açmak mümkün değildir.

Bazı programlarda antiemperyalist tutum sergilerken, AB’den destek almayı ihmal etmemesi ilginç bir çelişkidir. Ulusalcılık çizgisinde birleşen karşıt görüşleri aynı minvalde sunuyor izleyicisine. Bir programında Apo’yu övücü sözler bile sarf etmişti.

Omurgasız, programsız ve fikirsiz bir muhalefet, ancak çelişkili, sorunlu bir yapı ortaya koyabilir. Burada bir yayın organının haber ve siyaseti neden ayırmadığı tartışılmalıdır. Kamuoyunu fütursuz bir şekilde yoğurmaya çalışmanın etik sorgulaması yapılmalıdır.

Türkiye son yıllarda önemli bir değişim rüzgarı yakaladı. Bu değişim rüzgarı içinde gerçekleştirilen başarılar, toplumun beklentilerini daha farklı bir düzeye taşıdı. Türkiye bazı hedeflere yavaş da olsa ulaşmaya başladı. Toplumsal değişimin en önemli unsurlarından medyanın bu değişime yeteri kadar katkı sağlayamadığı görülmektedir.

Medya, siyasetle arasına mesafe koymalıdır ve siyasetin alanını daraltacak eylemlerden kaçınmalıdır. Siyasi tıkanıklıkların yoğunlaştığı dönemlerde çatışma ve ayrışmaları körükleyici bir tutum içinde olmamalıdır. Medya, topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmek için öncelikle bir özeleştiri ile işe koyulmalıdır.

Faruk YAZAR
Şubat 2008