27 Aralık 2007 Perşembe

MAGAZİNLEŞME TOPLUMU DÖNÜŞTÜRÜYOR

Geleneksel toplumların dönüştürülmesinde etkin bir role sahip olan magazinleşme fenomeni Popüler kültürün ve medyanın en tartışmalı konuları arasında yer almaktadır. Magazinleşme günümüzde medyanın ve toplumların gündemini daha çok işgal eden bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık ilginç olanın önemli olanın yerine geçtiği ve medyanın toplumsal sorumluluklarını ihmal edip eğlence odaklı yapılar haline dönüştüğü bir dönemdeyiz.

Kitle iletişim teorilerinde klasik yaklaşımda magazin toplumun deşarj olmasını sağlayan bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Buna karşılık kimi düşünürlerde magazin söyleminin, dünyayı ve olguları açıklarken basma kalıp yargılar ve klişeler kullanarak, olaylar ile nedenler arasındaki bağı kopardığını belirtmektedir.

“Magazin olay örgüsünü parçalayan, anlık olanı vurgulayan, sığ içerikli, sansasyonel olana yönelen, olguların dramatik öğelerini öne çıkartıp, basitleştiren bir anlatım biçimidir.” Medya, magazin aracılığı ile çocuksu, gerçeksiz bir yaşama formu üretmektedir. Ekranlardan yansıyan simülasyonlar, insanın nereden gelip nereye gittiğini sorgulayamayacak bir düzenek üretmektedir

Özelikle Türk medyası ekseninde magazin söylemine bakıldığında yaygın medyada magazinel içeriğin giderek arttığı ve medya içeriğinin tekdüzeleştiği gözlenmektedir. Bu durum, toplumsal muhalefet duygusunun törpülenmesine ve eleştirel aklın gelişmesine engel olmaktadır.

İlk magazin dergisi Osmanlı döneminde 1873 yılında yayınlanan ‘Cüzdan’ olmuştur. Yine Haftalık Malumat(1897), Resimli Kitap (1908), Fransızların L’Illustration dergisinin benzeri olan ve 1909’da yayınlanmaya başlayan Şehbal magazin basınının ilk önemli örnekleridir.

80’li yıllarda Türkiye’nin dışa açılması ve yeni ekonomi politikalarının benimsenmesi ile medyada da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Büyük sermaye medyaya yatırım yapmaya başlamış ve yeni bir döneme girilmiş oluyordu. 1990’larda özel televizyonculuğun yayın hayatına başlaması ile medya içeriklerinde de önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu yıllar magazin içeriğinin geliştiği bir dönem olmuştur. Renkli televizyonun oluşturduğu büyülü dünyaya karşı gazetelerde eğlence ve magazin ağırlıklı yayınlara yönelmişlerdir.

Günümüze gelindiğinde medya sektöründe rekabetin gittikçe yoğun ve agresif bir yapıda seyrettiği görülmektedir. Yaygın medyanın haber konsepti yaşam ve magazin haberleri ile dolup taşmakta ve genel olarak medya nitelik açısından her geçen gün kan kaybetmektedir. Ciddi gazete olduğunu söyleyen yayın organları bile haber sunum ve değerlendirmelerinde artık eğlendirici bir yaklaşım benimsemektedirler. “Yaşanmış gerçeğin yeniden üretimi olan haberin, nesnel gerçeklikle arasındaki mesafe giderek açılmaktadır.”

Gazetelerin içeriğine ilişkin yapılan araştırmalarda basının 1/3’ünün ilan, 1/3’ünün görsel malzeme, 1/3’ünün yazıya ayrıldığını ve görsel malzeme ve eğlence için çalışanların en geniş grubu oluşturduğu tespit edilmektedir.

Haberlerde magazinel yaklaşımın hakim olması ile birlikte sansasyonlar, gayri meşru ilişkiler normalleştirilmekte ve toplumsal değerler yozlaştırılmaktadır. Haberlerin çarpıcı başlıklarla iletilmesi bilgilenme sürecini büyülenme sürecine dönüştürmektedir. Bunu özellikle magazin haberlerinde daha fazla görüyoruz.

Bir dönem Türk medyasını bir hayli meşgul eden Semra Hanım figürü, ana haber bültenlerinin en çok kullandığı malzeme olmuştur. 56 kez ana haber bültenlerinde konu olan Semra Hanım figürü toplam 4 saatlik bir yer işgal etmiştir. Daha fazla reklama ve raitinge giden yolun magazin ve eğlence programlarından geçmesi dolayısıyla, magazin bir çığ gibi büyümüştür.

Magazinin hızlı yükselişinin ardındaki önemli etkenlerden birisi de medya sahip ve seçkinleri ile siyasal elitler arasındaki çıkar ilişkileri olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Zira magazin eleştirel aklın gelişmesini engelleyici bir fonksiyonu icra etmektedir. Böylelikle sürekli tüketen, geleneksel değerlerinden kopan, toplumsal sorumluluk duyguları zayıflayan, kitleler oluşmaktadır.

Medya takip merkezinin yaptığı bir araştırmaya göre, reklam verenlerin toplam 149 milyon dolar değerinde reklam yatırımı yaptığı eğlence ve magazin programlarına karşılık, kültür ve sanat programlarının reklam geliri 25 milyon dolar seviyesinde kaldığı tespit edilmiştir.
Medyanın haber olmadan yaşayamayacağı bir gerçektir. Haberlerin bu anlamda doğruluk ve güvenirlikleri kritik bir öneme sahiptir.


RTÜK’ün Şubat 2007’de yaptığı ‘Televizyon Haberleri İzleme Eğilimleri Araştırması’ na göre Televizyonlarda yalan yanlış ve eksik haber verildiği iddiaları konusunda izleyicilerin görüşü sorulduğunda %59.8 izleyiciler tamamen katıldıklarını belirtiyorlar. Kamuoyunun % 17.4 ü ise, bunun doğru olduğunu ancak bazı kanallar için söylenebileceğini düşünmektedir. Yani, kamuoyunun % 77.2 si televizyon haberlerinin yalan, yanlış ve eksik haber verdiği kanaatini taşımaktadır.

Haberlerin içerik aşınması önemli bir sorun olarak karşımızda dururken, magazin ve eğlencenin bütünüyle medya hakim olması, toplumsal etkileri göz önüne alındığında daha düşündürücü bir hal almaktadır. Magazin medyasının halk böyle istiyor savunması yanıltıcı bir yaklaşımdır.
Gerçekte bir arz dayatmasından bahsedilebilir. Dolayısıyla bu noktada asıl sorun medyanın “bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır.”
RTÜK’ün yaptığı araştımada, televizyon haberlerinde daha fazla yer verilmesi istenen konular arasında ekonomi haberleri ilk sırada yer alırken onu siyasi haberler izlemekte ve üçüncü olarak da toplumsal konuların yer alması istenmektedir. Magazin haberleri ise sıralamanın sonlarında yer almaktadır.

Sonuç olarak:
v Medyanın toplumsal sorumluluk anlayışında ciddi aşınmalar sözkonusudur.

v Haber içeriklerinin magazin ve eğlence ağırlıklı olması toplumu olumsuz etkilemektedir.

v Medyanın yaptırım gücüne sahip kendi kendini denetleyebilir bir otokontrol mekanizması olmalıdır

v İzleyiciler ve okuyucular heberlere daha az inanmakta ve medya genel olarak güven kaybına uğramaktadır.

v Eğlence ve magazin çılgınlığına bazı düzenlemeler getirilmelidir. Örneğin magazin programlarının daha geç saatlerde yayınlanması gibi.

v RTÜK’e magazin programlarının ve haberlerdeki şiddet, suç gibi unsurların medyada fazla yer alması dolayısıyla yapılan şikayetler karşısında daha aktif olması ve yaptırım gücünün arttırılması sağlanmalıdır.

v Yasakçı bir anlayışla medyanın denetimi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bunun yerine izleyiciyi bilinçlendirici ve medyayı sorumluluk almaya yönelten çalışmalar yapılmalıdır. Bu çalışmalar sivil toplum kuruluşları, medya ve ilgili devlet kurumları ile eşgüdümlü olarak yapılmalıdır.


Faruk YAZAR
ARALIK 2007