5 Kasım 2007 Pazartesi

BİNBİR BULUT MASALLARI: "ASLINDA HAYAT BİR MASAL KADAR GÜZEL"

“Ben öyle bilirim ki yaşamakberrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır”
Hayal ve çizgi estetiğinin kalbimize yansıyan bir pırıltısı gibi Binbir Bulut Masalları kitabı. Fatih Turanalp ve Sümeyra Solmaz’ın ilk kitap çalışması olarak Salıncak Yayınları tarafından yayınlanan Binbir bulut Masalları tek kelime ile şirin ve çok güzel bir öykü kitabı…Kitapta 10 adet öykü bulunuyor.

Yazarların beşer öyküsü bulunuyor. Kitapta dikkatimi ilk olarak çizgilerin estetik ve çocuksu pırıltısı çekiyor. Sümeyra Solmaz uzun zamandır beyazbulut, metafor gibi yayınlarda çizgi serüvenini sürdürüyor. Geldiği noktada çizginin dilini ne kadar kıvrak bir şekilde konuşturduğunu daha iyi fark ediyoruz. Fatih Turanalp 40ikindi.com sitesinde şiir ve denemeleri ile dikkat çekiyordu. Turanalp’in çocuk öykülerini görünce doğrusu çok şaşırdım. Çocuklar için kullandığı dil, öyküleme tarzı, ve anlatımının berraklığı beni büyüledi.

Binbir Bulut Masalları kitabını elime aldığımda doğrusu okuyabileceğimden emin değildim. Biz büyüklerin katı zor ve steril bir hayatı oluyor. Çocukların dünyasından ne kadar uzağa düştüğümüzü görünce derin düşüncelere daldım. Yazarların öykülerini okudukça kendi çocukluğumun sokaklarına doğru süzüldüm.

Turanalp’in öykülerinde bilge bir tavır var. Her ne kadar çocuksu bir dille öykü anlatıyor olsa da asıl büyüklere bir şeyler anlatmak ister gibi…Öykülerinde bazı kelimeleri yeniden oluşturuyor. Özellikle fıs fıs, tık tık öyküsünü anlatırken müthiş bir hayal estetiği yakalıyor. Sade, berrak ve naif… Hikaye okumuyor sanki bir menekşe kokluyorsunuz. Muhterem Cahit Zarifoğlunu hatırlıyorum bu hikayeleri okurken…
Sümeyra Solmaz’ın öykülerinde ise daha esprili bir anlatıp hakim. Dördüncü dayı öyküsünü okurken çok güldüğümü söylemeliyim. Yazarın naif ve şefkat dolu satırları çizginin görsel şöleni ile birleşince ışıl ışıl bir hayal dünyasına sürüklüyor insanı… Her şey böyle mutlu, böyle beyaz ve güzelken öykünün havasında, bilgece bir ses Aslında hayat bir masal kadar güzel diyor. Ne kadar yalın ve güzel bir cümle. Hayatın güzelliklerini içi sevgiyle dolu yüreklerden öğrenebiliriz ancak…

Öyküleri okurken çocukluk ve stratejik insan tasavvuru hakkında epeyce düşündüm. Stratejik insan, masumiyeti görmezden geliyor ve sanatın alanını kısırlaştırıyor. Stratejik insan, homoekonomikusun ötesinde her şeyin daha fazla farkında olan bir figür. Ama ruhunu geri almak üzere çok uzak bir yere bırakmış… Çocukluk imgesi bu yüzden önemli. Hem tasavvur dünyamızın önünü açmak hem de daha iyi, güzel bir dünya kurabilmek için…

Bizim çocukluğumuzda kitap okumak ya da resimli bir dergiye sahip olmak çok kıymetli ve herkese nasip olmayan bir şeydi. Türkiye Gazetesi’nin çocuk eki sınıfta birkaç kişinin elinde olur ve bize hiç gelmezdi. Ne okuyacak bir dergi, kitabımız olurdu ne de güzel oyuncaklarımız… Okumakla uzun yıllar sonra tanışacaktım. Şimdi çocuklarımız böyle güzel kitapları okuyabiliyor. Bunun büyük bir fırsat olduğunu unutmamak gerekli…

2002 yılında Çok kıymetli Selçuk Küpcük, Muammer Yavaş, Gökhan Akçiçekle birlikte çıkarttığımız Kum yazıları dergisinde çocuk edebiyatı konusunu uzun uzadıya tartışıyorduk. Çocuk şiirleri, çocuk öykülerinin sanatsal yeri hakkında… Ben mümkün olduğunca çocuk edebiyatı tartışmasından uzakta kalmaya çalışıyordum. Şimdi Şair Vural Kaya, fatih Turanalp, Sümeyra Solmaz gibi arkadaşları görünce iyi ki yazıyorlar diyorum. Her şey insan için…Çocuk edebiyatı diye yeni kategorileştirmelerin ya da ayrıştırmaya çalışmanın çok fazla bir anlamı yok.. Bu metinler içimizde körelen hayal estetiğini uyandırıyor…Her şey hayal etmekle başlıyor …

Binbir Bulut Masalları kitabını karıştırırken keşke çocukluğumuzda böyle içimizdeki hayal ufkunu açacak kitaplarımız olsaydı diye hayıflanmadım değil. Bir zamanlar kitaplarda ve dergilerde gördüğümüz resimler ve çizgilerin ne kadar soluk, boğucu ve hayal estetiğinden mahrum olduğunu hatırlayınca tekrar buruk bir duygu yakalıyor gözlerimi…Turanalp ve Solmaz’ın büyük emeklerle hazırladıkları kitabı görünce çocuklarımızın ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Çocuk olmak…çocuk bu yaşadığımız katı gerçekliğin üstünde gezen cennet habercisidir. Uçar gibi koştuğunda çocuk ellerinden mavi bir yusufcuk havalanır. Hayal kurmanın ve düş görmenin çok zorlaştığı bu dünyada çocukların dünyasından bakmayı deneyerek, hayatımızı tekrar sorgulayıp, dünyayı daha yaşanılır hale getirmek için sorumluluklarımızı yeniden hatırlamalıyız.
“Ben öyle bilirim ki yaşamakberrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktırçünkü biz savaşmasakanamın giydiği pazensofrada böldüğümüz somunyani ıscacık benekleri çocukluğumuncılk yaralar halindeyayılırlar toprağaetlerimiz kokargökyüzünü korkutur”

Faruk YAZAR

İstanbul 31 Ekim 2007